çocuktum, ufacıktım
top oynadım, acıktım
buldum yerde bir erik
kaptı bir ala geyik
geyik kaçtı ormana
bindim bir ak doğana
doğan, yolu şaşırdı
kaf dağından aşırdı
attı beni bir göle;
gölden çıktım bir çöle
çölde buldum izini
koştum, tuttum dizini
geyik beni görünce
düştü büyük sevince
verdi bana bir elma
dedi: 'dinlenme, durma
dağdan yürü, kırdan git
altın köşke çabuk yet
seni bekler ezeli
orda dünya güzeli
bin yıllık çile doldu!'
bunu dedi, kayboldu
yedim sırlı elmayı
gördüm gizli dünyayı
gündüz oldu, geceler;
ak sakallı cüceler
korkunç devler hortladı
cinler, cirit oynadı
kesik başlar yürürdü
saçlarını sürürdü
bir de baktım, melekler
başlarında çiçekler
devlere el bağlıyor
gizli gizli ağlıyor
kılıcımı çıkardım
perileri kurtardım
kurtardığım periler
adım adım geriler
kanadını açardı
selam verir, kaçardı
az, uz gittim, dolaştım
altın köşke ulaştım
bir kapısı açıktı
öteki kapanıktı
kapalıyı açarak
açığa vurdum kapak
at önünde et vardı
it, ot yemez ağlardı;
otu ata yedirdim
eti ite yedirdim
açtım bir elmas oda;
dev şahı uykuda
gördüm, kestim başını
dedim: 'ey dev, nerede?
nerede dünya güzeli?'
dedi: 'elinde eli!'
döndüm, baktım. bir kırgız
elbiseli güzel kız
durmuş, bakar yanımda
şimşek çaktı canımda
güldü, dedi: 'türk beyi!
tanıdın mı geyiği?
kimse, beni bu devden
alamazdı. ancak sen
kaya deldin, dağ yardın
geldin, beni kurtardın'
ah o imiş anladım
sevincimden ağladım
dedim, turan meleği!
türkün yüce dileği!
yüz milyon türk bu anda
seni bekler turanda
haydi, çabuk varalım
karanlığı yaralım;
sönük ocak canlansın
yoksul ülke şanlansın
indik, iti okşadık
at sırtına atladık
geçtik nice dağ, kaya
geldik demirkapıya
kapanması, çok yıldı,
'açıl!' dedim, açıldı.
yol verince gizli yurt,
aldı bizi bir bozkurt,
kaf dağından geçirdi,
türk eline getirdi.
Ziya Gökalp
0 yorum:
Yorum Gönder